Maddesel yahut manevi tazminat ödemeye mahkum olmanın memuriyetin devamına etkisi var mı?

657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesinde belirtilen nitelikte bire bir mahkumiyet olmadığı sürece hoppadak maddesel yahut tazminat davası ödemeye mahkum edilmiş olmanın memuriyete atanmaya veya memuriyetin devamına engel olmadığını değerlendirmekteyiz. Istifham: Mehabet memuru yerine çalışan gönül, üzerine açılan maddesel ve manevi tazminat davası sonucu ukubet alırsa yani ödence cezasına çarptırılırsa memuriyeti sona erer mi?

Karşılık: Memuriyete atanmaya veya memuriyetin sona ermesine nöbet açan hükümlülük halleri 657 az Kanunun 48/A-5 maddesinde düzenlenmiştir. Kanunun Devlet memurluğuna atanma şartlarını düzenleyen 48. maddesinin (A) fıkrasının 5 numaralı bendinde, Türk Ukubet Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler esbak olsa üstelik; bile bile işlenen benzeri suçtan muhit tıpkı yıl yahut elan çok süreyle dam cezasına ya dahi affa tutulmuş olsa dahi devletin güvenliğine karşı taksirat, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı taksirat, zimmet, irtikap, rüşvet, arakçılık, ayyarlık, düzmecilik, güveni kötüye istimal, hileli iflas, ihaleye ara bozuculuk teşviş, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini tezkiye yahut kaçakçılık suçlarından mahküm olmamak.” hükmü saha almaktadır.

Burada, memuriyete bariyer taksirat bağlamında üç başlık önemlidir. İlki suçun kasıtla işlenen benzeri suç olması, ikincisi kesinleşmiş mahkumiyet süresinin tıpkısı yıl ve henüz vücut olması, üçüncüsü ise husus mesabesinde aziz nitelikli taksirat itibarıyla sürenin benzeri öneminin olmamasıdır. Buna göre taksirle işlenen suçlardan alınan mahkumiyetler süresi ne kadar olursa olsun işyar olmaya bariyer değildir. Hükmün açıklanmasının et kafalı mevdu olması yerinde ise arasında deşifre bire bir mahkumiyet olmadığından memuriyete atanmak mümkündür. Yasaklanmış hakların iadesi kararı alınması halinde üstelik -konu hükmünde aziz nitelikli taksirat dünya- memuriyete nasıp yapılabilecektir.

Madde hükmü çabucak memuriyete atanma şartlarıyla ilişik olsada, görevde iken alınan mahkumiyetler memuriyete alınma şartlarını kaybettirdiğinden 98/b maddesi hükmü bağlamında görevin sona ermesi sonucunu doğurmaktadır.

Konuya ilişik bire bir ayrıksı kapı ise, mahkumiyetin adli dünyalık cezasına çevrilmesi halidir. 5237 sınırlanmış Türk Ceza Kanununun bodur devamlı mapushane cezasına dalgalı yaptırımların 50. maddesinin beşinci fıksarında “Uygulamada temel mahkumiyet, bu yön hükümlerine göre çevrilen adli nakdî ceza veya tedbirdir.” denilmektedir. Bu hükme göre söz gelişi 1 yıl hapis cezasına mahkumiyet şayet mülk cezasına çevrilmiş ise hayat mapushane cezası değil para cezası almış olup, memuriyete bariyer bire bir serencam doğmayacaktır. Sonuç cümlemiz 48. maddede sayılan kalifiye taksirat amacıyla meri değildir.

Hukukumuzda umumi olarak maddesel manevi tazminat, haksız amel, hukuka uymaz tıpkısı eylem yahut işlem dolayısıyla malvarlığında meydana mevrut eksilmenin, yani maddesel zararların giderilmesi; tazminat davası davası ise tıpkısı muamelat yahut eylemler dolayısıyla bireyin yaşadığı tartı, incitici ve yıpranmanın kat açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan aynı sav türüdür.

Ödence davalarının nahak, hukuka ters ayrımsız fiilden uymazlık görenlerin bu zararlarının giderimine müteveccih olduğunu belirttik. Öncelikle nahak ve hukuka çap bire bir amel olması gereklidir. Bu nitelikte bire bir fiil yargılamaya laf ergin ve fail amacıyla ayrımsız mahkumiyete hükmedilmiş ise bizi ana ait konu burasıdır. Bu fiile kapalı kendisine kesinleşmiş tıpkısı mahkumiyet bulunması halinde bu mahkumiyetin niteliği ve/veya süresi memuriyete atanma veya memuriyetin sona ermesi itibarıyla akıbet doğuracaktır.

Serencam adına, 48/A-5 maddesinde tamlanan nitelikte ayrımsız mahkumiyet yoksa çabucak maddi yahut manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiş olmanın memuriyete atanmaya veya memuriyetin devamına engel olmadığını değerlendirmekteyiz.

Share: