Türkiye’nin Çınarları – Ressam Dik Gökçebağ: “Anadolu’nun resmini yemek benim için bir aşk”

“Anadolu Düşlerinin Ressamı” yerine tanımlanan ressam Sarp Gökçebağ, müzakere yolculuğuna ait, “Resim birlikte mimarlık gibidir. Akva bir zemine oturması lazım. Benim resimlerimde tenazur çok ustaca bire bir biçimde kendi içinde bozulmuştur. Onun amacıyla resme nazır süresince tıpkısı inhilal hissediyor. Yük insanı rahatlatıyor.” dedi.

Kültür, nutuk, malumat, spor, yöntem ve hareket dünyasının duayen isimlerini ” Türkiye’nin Çınarları” projesi kapsamında fotoğraflayan Rum Ajansı, bu kapsamda ressam Yalçın Gökçebağ’ı dahi fotoğrafladı.

Öğretmenlik yaptığı yıllarda Küçük Asya yaşamını, insanını ve doğasını gözlemleme imkanı bulan Gökçebağ, şahit olduğu güzellikleri, tuvali vasıtasıyla sanatseverlerin beğenisine sunuyor.

Denizli’nin Çal ilçesinde 1944’te dünyaya gelen ateş parçası artist, 65 yıllık laf hayatı süresince ürettiği eserlerinde, rustik yaşamı sanatının gücüyle birleştirerek, ati kuşaklara kültürel aynı bırakıt bırakmayı amaçlıyor.

Gökçebağ, Cumhuriyetin ilk yıllarında gösterici kabil pir sanatların İstanbul dışına sağlam çıkmadığını belirterek, “Küçük Asya suret olayında az buçuk yalnız eskimiş. Benim hep çocukluğum köyde geçti ve harman yerlerini, elma bahçelerini, üzüm bağlarını orada gördüm.” diyerek konuştu.

İlkokul yıllarında bire bir tesadüf sonucu foto yapmaya başladığını aktaran Gökçebağ, şunları kaydetti:

“Bizim köye 1950’lerde Marshall yardımı geldi. Bizim hepimizi okulun uğrunda sıraya dizdiler, adımızı söylediler. Bana dip mavi aynı yoyo oyuncağı imdi. Ben onu oynarken tıpkısı arkadaşıma üstelik hangi olduğunu bilmediğimiz benzeri husus intişar. Bana getirdi, ‘Dik bunlar nedir?’ dedi. Esasında yağlı pastel boya amma biz o zamana kadar öyle boya görmedik. Ego onu çikolata zannettim. Üste ikimiz üstelik tattık az buçuk, yabansı bire bir tadı vardı. Sonra aldım ‘Bu boya Hüseyin.’ dedim. ‘O devir bu senin olsun, yoyoyu ben alayım’ dedi. Kabul ettim ve o besili pastel boya benim kaderimi değiştirdi. Ben sınıfta arz gür gösterici fail öğrenci namına tanımlandım.”

“Anadolu’nun resmini çizmek benim amacıyla tıpkı aşk”

Sarp Gökçebağ, Isparta Gönen İlköğretmen Okulu’nda kılık ve saz derslerinde dolgunca olduğunun ayırt edildiğini aktararak, “Mandolini falanca anında çalmıştım. Bana aynı keman verdiler. ‘Tren sağlık, kalburüstü dirimsel’ diyerek bir yırlamak vardı. Kemanla notasız onu çalmaya başladım amma sonrasında şuramda (omzunu göstererek) bire bir yanma hissettim. Meğer çalgı öğretmeni tepemdeymiş. O zamanlar bu yırlamak yasakmış. Bir tokat yedim. Sonradan ben müziğe küstüm ve resme yöneldim.” dedi.

Deneyimsizlik yıllarında İlhami Demirci ve Malik Aksel kabilinden hocalardan dersler aldığına dikkati calip sanatçı, 1958’da resim yapmaya başladığını ve 65 yıldır devam ettiğini söyledi.

Usta ressam Gökçebağ, yıllar ortamında tabelacılık ve sazendelik kabilinden mesleklerle hayatını idame ettirdiğine belen ederek, “1972’dahi TRT’de kameramanlık sınavına girdim. TRT’ye girdikten sonraları adım adım yapımcı oldum ve bazı şeyler değişmeye başladı. Zira foto eğitimi görmüştüm. Baktım kim kameramanlık da buna benziyor. Tıpkısı ahengi taahhüt etmek geçişsiz. Benim çektiğim kareler fark edilmeye başlandı. Kameramanlık bana, doğayı normal bire bir insanın göremeyeceği kadar yakından inceleme, teveccüh ve ayırt ika fırsatı sağladı.” değerlendirmesinde bulundu.

Tarım programları üzere buğday tarlaları, sonuç ağaçları ve bahçelerini çektiğini vurgulayan artist, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eserlerimde şimdiye büyüklüğünde kimsenin yakalayamadığı ve fark etmediği tıpkı açıyı yakaladım. Metin Erksan, ‘Dünyada aynı yegâne ressam yapımcı sen varsın’ derdi. Bu bana paçarız bir katkıda bulundu. Dünyayı almaç gözüyle görüyorum ve o gözle yaptığım üzere bile tek kimsenin ayırt etmediği benzeri köşe yakalamış oldum. Rum’nun resmini yemek benim amacıyla ayrımsız amor. Kılık tahsis etmek, ressamın tuvalle savaşıdır. Zira karşında direnen benzeri madde var. Eğer resmin değme şeyini evcil yerine oturtursan, insanları rahatlatan bir kâtiplik yapmış olursunuz.”

“Kılık dahi mimari gibidir, akva aynı zemine oturması geçişsiz”

Artist Gökçebağ, resimlerinde simetriye ehemmiyet verdiğinin altını çizerek, “Suret dahi mimarlık gibidir. Akva benzeri zemine oturması lazım. Benim resimlerimde simetri haddinden fazla kurnazlıkla tıpkısı biçimde kişi zarfında bozulmuştur. Onun için, resme nazır zarfında ayrımsız boşalma hissediyor. Angarya insanı rahatlatıyor.” ifadelerini kullandı.

Eserlerin kompozisyonunu öncelikle zihninde oluşturduğuna işaret eden Gökçebağ, şu bilgileri verdi:

“Benim hâl çok degaje. Haddinden Fazla ayrı ayrı ve çeşitli konularım var. Üzüm bağları, zeytin ağaçları, çay bahçeleri, vadi damlı evler var. Benim bulduğum arz şanlı şey birlikte tepeden bakıştır. Trakya’bile gün çiçeği tarlalarını helikopterden çektim. Helikopterden hava çok tehlikelidir. Yani ufak bire bir şeyde, makul aşağıdasınız. İşte o ayçiçeklerine tepeden bakarken onu keşfettim. Tabii yapımcı gözü öyle tıpkı gözdür ki unutmaz. O fon benim beynime nakşetti. Bibi de kullanıyorum. Benim resimlerimde hem modernist hem birlikte çokça yumruk aynı açılım var. O perspektifi da elektronik beyin olmadan kendi beynimle oluşturarak yapıyorum. Amma nasıl yaptığımı bilimsel açıklama edemem.”

Canlı ressamlara birlikte tavsiyelerde kâin mahir sanatkâr, “Bilcümle suret boşaltmak lazım amma satmayı akıllarına de getirmemeleri lazım. Anca tıpkısı resim yapayım kim hiç kimse yapmamış olsun diyerek düşünmeyin. O kılık yapılmıştır. Dünyada milyonlarca eş var. Beğeni değişen aynı şeydir. Kimsenin beğenmediğini fayrap etmek amma bereketli ayırmak. Resmin ilkelerini ongun taşıyan, bütünlüğünü bozmayan resimler fora etmek lazım. Kendi resimlerinizi yapın. Yapılmayan odur. Gözünü yum ve gösterici yap. Benzeri görüşme eserinde bulunması gereken iki öge vardır; biri özgünlük, başkası üstelik bütünlüktür.” diye niteleyerek konuştu.

Share: